TARIM SEKTÖRÜNDE YAŞANAN GELİŞMELER

Orta Vadeli Programda yer alan öncelikli reform alanlarından biri olan tarımla ilgili yapılan çalışmalar kapsamında “Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik”in ardından “Sözleşmeli Üretimin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve Bakanlık ve TÜİK arasında “Genel Tarım Sayımı”yla ilgili protokolde imzalanmıştır. Ayrıca Tarımsal Üretim Sözleşmesinden Doğan Hukuk Uyuşmazlıklarına İlişkin Arabuluculuk Yönetmeliği ile hukuki altyapının güçlendirilmesi bakımından beklenen adımlar atılmıştır.
Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik
Üreticiyi satış, sanayiciyi hammadde, tüketiciyi de sağlıksız ürün derdinden kurtaracak tarımda planlı üretim modelinin Ülkemizin tarımı için çok önemli olduğunu her ortamda dile getirdik. Planlı üretim stratejisinin uygulanması halinde, çiftçimiz ekip biçtiği ürünün karşılığını alabilecek, çiftçiden ürün alan sanayici kalite ve tonaj sorunu ile karşılaşmayacak, kaliteli hammaddeyle üretilen katma değerli ürünler dünya pazarında rekabetimiz güçlenecektir.
Planlı üretimin ilk adımı olarak gördüğümüz “Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik”in yayınlanmasından sonra Bandırma Ticaret Borsası olarak gördüğümüz bazı aksaklıkları paylaşmak isteriz. TÜİK’in açıkladığı Tarımsal Yeterlilik oranları %150’nin üzerinde olan ürünlerde kurulun aksi kararı olmazsa dikimine yasak getirmek, ihracatı olan ve ülkemize döviz getiren ancak yeterlilik oranı %150’nin üzerinde olan fındık, incir, üzüm, kayısı, narenciye, elma ile olası ekilebilecek ve benzeri ürünlerin kısıtlanması; istihdam, katma değer ve dış pazar gibi ekonomik kayıplara neden olacaktır. Bu nedenle ihracata yönelik, katma değeri yüksek ürünlere kısıtlama getirilmemelidir. Birden fazla il/ilçe sınırlarında arazisi olan çiftçi ve işletmelerin ayrı ayrı izin başvurularında bulunmaları ciddi zorluklar ve iş kayıpları yaratacaktır. Başvuru süreleri ve takvimi konusu açık değildir. Her ürün ve ilçede farklı zaman ister. Bu başvuru sürelerinin takibi için çiftçi yaş ortalamamız uygun değildir. TARSİM’e mevzuatta yer verilmemiştir. İl/ilçe müdürlük görevleri, mevcut iş yüküne ilave görevleri kapsamaktadır. Bu durum zaten aşırı yük altındaki personel üzerinde ve özellikle saha çalışmalarının ifası konusunda imkansız yükler getirecektir.
Sözleşmeli Üretimin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik
Kişi başı arazi miktarımız 2002 yılında 4 dekar iken bugün 2,8 dekara düşmüştür. Gün geçtikçe nüfus artışı, sığınmacılarla birlikte tarım ürünleri ihtiyacımız gitgide artmaktadır. Mevcut koşullarımızda tarımsal üretimi arttırmak son derece önem arz etmektedir. Aslında sözleşmeli üretim uzun bir süredir uygulanıyordu, ancak yeni düzenleme ile yaygınlaştırılması öngörülmüş, uyuşmazlıklarda arabuluculuğa ve bakanlık kayıt sistemiyle entegre hale getirilmesi gibi konular düzenleme kapsamına alınmıştır.
Tarım Sayımı
Tarım politikalarının daha sağlıklı olarak belirlenmesi amacıyla geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Bakanlığı ile TÜİK arasında Genel Tarım Sayımı yapılmasına ilişkin protokol imzalandı. En son 2001 yapılan tarım sayımının ardından imzalanan protokolün planlı üretim modeline geçişte önemli adımlardan biri olarak görüyoruz.
Üretim Sözleşmesinden Doğan Hukuk Uyuşmazlıklarına İlişkin Arabuluculuk Yönetmelik
1 Eylül 2023 tarihli Resmî Gazete’de yer alan Tarımsal Üretim Sözleşmesinden Doğan Hukuk Uyuşmazlıklarına İlişkin Arabuluculuk Yönetmeliği ile sözleşmeli tarımda taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması şartı getirildi. Yönetmeliğe göre, davacı arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olacak. Arabulucu yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren iki hafta içinde sonuçlandırmak zorunda olacak.
Tarım Arazilerinin Korunması
Çok önemli artıları olan bir coğrafyadayız. Etrafı denizlerle çevrili, iki kıtayı birbirine bağlayan, Akdeniz’e ve Karadeniz kıyısı olan avantajlarından kaynaklanan önemli bir karasal yapıya sahibiz. Bunu çok doğru değerlendirmek, bundan sonraki nesillere çok doğru kullanarak aktarmak gibi bir zorunluluğumuz var. Bunu başarabildiğimiz ölçüde ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracağız. Bunu başaramadığımız zaman karşılaşacağımız sorunları çevremizde zaten gözlemliyoruz. Yaklaşık 30 yıl önce Türkiye’de var olan 27 milyon hektar tarım arazisinin bugün 23 milyon hektarın altına düşmüştür. Tarım ve Orman Bakanlığı “Büyükova Koruma Alanı” olarak ilan ettiği 450’nin üzerinde bir alanda yaklaşık 10 milyon hektarlık alan koruma altında. Geri kalan alanların tamamında çeşitli şekillerde yerleşim, iskan veya sanayi tesisleri veya yollar olsun başka amaçlarla tarımın dışına çıkarılıyor. Bu rakamlar özellikle ülkemizde arazinin toplamı düşünüldüğü zaman büyük rakamlara tekabül ediyor. Tarım arazilerimizi tabir yerindeyse gözümüz gibi korumak durumundayız. Can Ata Tan

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.